“Yeminler ediliyor, bozulmaları için. Duygular güçlü, kelimeler önemsiz.”
Sessizlik etrafta herhangi bir maddeden veya cisimden ses dalgalarının yayılmaması mı sadece? Böyle düşünüldüğünde mutlak sessizlik insan kulağına korkutucu geliyor. Garip bir ikileme sahibiz insanlar olarak. Çok da samimi olmadığınız insanlarla aynı ortamda konuşacak bir konu bulamadığınızda oluşan sessizlik sizi rahatsız ederken, şehrin gürültüsünden, işin stresinden veya zor geçen günlerden kaçmak için; sessizliğe ve sakinliğe koşmak geliyor genellikle insanın içinden. Sessizlik, hem huzur veren hem de kaçınılan.
Bazı sesler de sessizliğin içinde barınıyor aslına bakılırsa. Huzur bulmaksa eğer aradığımız, birçok farklı şekillerde bulabilir insan aradığını. Kimine bir gitar tınısı, kimine küçük bir fısıltı, kimine kıyıya vuran dalgalar… Aranılan “o an” için kafamızı dağıtan, huzur veren sesler; tadını çıkardığımız sessizliğin bir parçası haline gelir bir anda. Tıpkı o anlar gibi, bazı şarkılar da sessizliğin keyfine varmak için birer araç olurlar. O şarkılardan biri de Enjoy the Silence.
1990, Haziran’ında yayınlanmasından bu yana, sayısız remix’i yapılan, Tori Amos’tan Lacuna Coil’e, Nada Surf’ten Breaking Benjamin’e kadar bir çok cover’ı da bulunan Depeche Mode şarkısı Enjoy the Silence, kelimelerin anlamsızlığını insanın içine işleyen sözcüklerle anlatan modern müzik tarihinin en bilinen şarkılardan. Parçanın hüzünlü ama huzur veren bir auraya sahip müziği de şarkının bu denli başarılı olmasının nedenlerinden biri, samimi ve gerçek.
Martin Lee Gore, Enjoy the Silence’ı ilk bestelediğinde şarkı sadece piyanodan oluşuyordu. 1982-1995 yılları arasında grubun klavyecisi olan Alan Wilder şarkıya ritm ekleme fikrini ortaya atınca, Gore ilk başta bu durumdan rahatsız oluyor. Sonra oluşan ritmin ve akorların üstüne, şu an dinlediğimiz riffleri yazıyor. Sonrası ise bilindik bir hikaye… Gore adeta grubun geleceğini değiştirmişti. Şarkının bulunduğu Violator albümü grubun uluslararası sahnede jet hızıyla kendini göstermesine olanak verdi.
“Tüm istediklerim, tüm ihtiyacım olanlar burada, kollarımda. Kelimeler çok gereksiz, sadece zarar verebilirler.”
Şarkının sözlerine dair birkaç farklı okuma mevcut. Bunlardan en çok öne çıkanlar romantizm ve uyuşturucu üzerinden yapılan yorumlar. Alternatif olarak klibin üzerinden de yapılan sembolik bir yorum da mevcut. Yapılan çoğu yorumlarda genel itibariyle şarkıdaki karakter çevresinde yaşanan olaylara kaotik bir pencereden bakıyor ve acı çekiyor, bu durumlar da kaçmak için bir ihtiyaç doğuruyor. Romantik okumaya göre ilk bölümde karakter kaçış için sevdiği kişiyle birlikte “sessiz bir an” içinde olma ihtiyacı duyuyor. Nakarat kısmında ise küçük kıza olan sevgisini itiraf ediyor ve kızın, onun kaçışı olduğunu kabul ediyor. Sonrasında o kusursuz kaçış anını, kusurlu kelimelerle bozmanın gereksizliğinden bahsediyor. İkinci bölümde ise karakterimiz ilişkilerinin getirdiği hislerden, zevklerden ve acılardan bile keyif almak dururken, birbirlerine bozulabilen yeminler etmenin anlamsızlığından yakınıyor.
Uyuşturucu üzerinden yapılan okumada ise, ilk bölüm karakterin küçük kızına, kaçmak için kendine uyuşturucu enjekte etmesine ihtiyacı olduğunu itiraf etmesiyle başlıyor. Nakarata gelindiğinde bütün ihtiyacının kollarının içindeki uyuşturucular olduğunu ve kelimelerin onun uyuşmuş kafasını bozabileceğini söylüyor. Devamında ise bir yeminin bozulması anlatılıyor. Karakterin uyuşturucuya dair hisleri çok yoğun fakat zevk vermesine rağmen bastırması gereken acı hissi geçmiyor ve o anki uyuşukluğu kelimeleri anlamsız ve unutulabilir kılıyor.
“Kelimeler şiddet gibi, sessizliği bozuyor. İçine dalıp giriyorlar, benim küçük dünyamın.”
Şarkıyı dinledikten sonra kelimeler olmasaydı ne olurdu acaba düşünüyorum bazen. Bizi bu kadar üzen, acıtan ve zarar veren, bir yandan da mutlu eden, heyecanlandıran sözler mi kalıcı beynimizde yoksa onların hisettirdiği duyguları mı hatırlıyoruz her şey geride kaldığında ? Sessizliğe gömülsek birbirimizden bu kadar ayrılabilir miydik ? Kelimeler olmasa dünya şu anki halinden daha iyi olur muydu ? Şarkının klibinde Dave Gahan’ı başında tacı, sırtında pelerini ve elinde plaj sandalyesi ile sessizliği ararken görürüz. İstediği her şeye sahip olan bir kralın tek başına, sessizliği ve huzuru araması az önceki soruların cevaplarını bir nebze olsun yanıtlıyor sanırım. Kelimelerin kendi anlamlarının dışında, altında gizlenen ve belki de olmayan anlamlar aramakla geçen zamanın sonunda aramamız gerekenin belki de sessizlik olduğu sonucuna varabilmek, gürültülü koşuşturmacamızın içinde bize lazım olan bir cevap. Enjoy the Silence ise bize doğru soruyu sordurarak hayatlarımıza küçük bir dokunuş yapıyor.
“Sessizliğin tadını çıkar…”