J.R.R. Tolkien, ünlü Yüzüklerin Efendisi serisinin geçtiği coğrafik dünya Orta Dünya’nın nasıl yaratıldığını , ölümünden sonra oğlunun yayına hazırladığı çekmecesinde sakladığı notlarında anlatır…
O notlara göre- ki Silmarillion adıyla yayınlanmıştır- Tanrı, yani Eru, yarattığı canlılarla ilk kez “müziğin temalarını oluşturarak” konuşur
Evet, çünkü henüz söz yoktur, dil yoktur. O büyük sessizliğe gelebilecek tek şey, yalnızca müziktir… Eğer doğruysa Büyük Patlama da zaten müzik ile başlamıştır. Bize göre düşünce de o müzikten, Tolkien’in deyimiyle Ulu Müzik’ten yola çıkar.
Ve işte biz de geriye dönüyoruz ve aradan geçen yüzbin yıllar içerisinde kaybolan o düşünceye bağlanmaya çalışıyoruz. .. (Belki de o yüzden sessizlik ile başlıyoruz!)
Tıpkı Illuvatar’ın düşüncelerini “anlattığı” zamanlara döner gibi…
Müziğin ulaştığı hiçbir yer boşluk değildir artık. Ve bizler, bir avuç insan da bu boşluktan gerçekten çok bunaldık. Şöyle diyelim, içinde doğduğumuz zamana ya küfür edecektik ya da ona bir anlam katmaya çalışacaktık.. Birincisini sürekli yapmak çok bıktırıcı olduğu için bu sefer İkinciyi seçtik. Başarılı oluruz, olmayız bilemiyoruz ama önemli olan dinlemek, paylaşmak ve ciddi ciddi dünyanın en büyük meselesi müzikmiş gibi eleştiren, sorgulayan bir bakış açısına sahip insanlar gibi ortalıkta dolaşmak. Belki gizli bir tatmin duygusu. Gerçekten bilemiyoruz; bunların hepsi yolda olur illa ki, biz yola çıktık ve galiba epey uzun bir süre devam etmek için de acaip bir enerjimiz var… İddiamız ve enerjimiz…
Silmarillion’a dönelim tekrar: “Derinliklerde ve yücelerde işitilmenin ötesine geçip uyum içinde örülerek sonsuz sayıda çeşitlenen melodilerden oluşan” o sesin ve yankısının peşindeyiz artık.
Biliyoruz ki, müzik ve müziğin yankısı Boşluk’a hep ulaşır ve orası artık hiçbir zaman boş olmaz…
Hani süreki oradan buradan çıkıp duran kafaları elimizdeki çekiçle yerine geri itmeye çalışan bir lunapark oyunu var ya….
Elimizde kalem, oyuna oturduk. Hoşbulduk.
4:otuzüç