Sims ya da Football Manager oyunlarında olduğu gibi ince detaylarla uğraşmaktan ve ilgili olduğunuz alana düzenli bir şekilde uzun süre emek vermekten benim gibi keyif alan biriyseniz (ikinci oyunu 18 senedir oynamaktayım) yeni müzisyenler keşfetmekten, hatta onları kariyerlerinin ilk adımlarını atarken dinlemekten de keyif alırsınız. Michael Kiwanuka ile dinleyici olarak tanışmam da böyle oldu.
Bilenler hatırlar, 2011 senesinde “stajyer sürücü” süreci dile getirildiği ve bu durumun yasalaşma ihtimali de olduğu için, söz konusu durum yaşanmadan ehliyet alabilmek adına sürücü kurslarına kayıt yaptıran birey sayısında patlama olmuştu. Yine aynı sene, yine benzer mantalite ile Adele ’in uzun bir süre piyasada olmayacağı söylentisi yayılınca hem yerel hem de yabancı basından birçok yazar/dergi/basın kuruluşu -ve onlar sayesinde ben de- kendisinin o yıl çıkardığı albüm sonrası düzenlediği Avrupa ve Kuzey Amerika turunu yakından takip etmişti. O tur esnasında bölgelere göre değişmekle birlikte çok kaliteli ön gruplar çıktı. Bu isimlerden bir tanesi akustik performanslarını takip etmekten epey keyif aldığım The Civil Wars , bir diğeri de gitarda eşlik eden ve o zamana dek tanımadığım Michael Kiwanuka idi!
Başlangıç: Home Again
Pek tanınmayan sanatçı, takip eden sene ilk albümü olan Home Again’i çıkardığında dikkatleri üzerinde toplamayı başardı. Muhteşem bir albüm değildi belki ancak kariyer başlangıcı için birçok müzisyenin sahip olmak isteyeceği türdendi. En dikkat çeken ve albüme de ismini veren Home Again parçası, albümden piyasaya sürülen ilk single olma şerefine de erişti. Albüm Birleşik Krallık piyasasında 4.lüğe kadar tırmandı. Belçika, Hollanda, Fransa ve Norveç gibi folk rock türünde her daim kemik bir kitleye sahip ülkelerde de epey dikkat çekti. İlk sahnesini 2-3 sene önce yapmış bir sanatçıysanız söz konusu rakamlar hiç fena değil.
Love&Hate: Olgun Bir Albüm
Bu süreci konserler ve PR çalışmaları izledikten sonra çoğu sanatçının “tamam mı, devam mı?” sınavı olan ikinci albüm süreci izledi. Açıkçası bu sınavı oldukça başarılı bir notla geçtiğini düşünüyorum. Çünkü 2016 senesinde çıkan 10 parçalık Love&Hate albümünde son derece olgun, altyapısı sağlam ve ne anlattığını bilen çok sayıda eser var. Bunların arasında albüme de ismini veren Love&Hate kadar Cold Little Heart, Black Man in a White World, One More Night ve Rule the World’ü sayabilirim. Albümdeki favorim ise Cold Little Heart . Kendisi albümün açılış parçası ve biraz da uzun bir eser olduğu için Spotify’da “radio edit” versiyonu da var. Orijinalini tercih etmenizi öneririm, çünkü her şeyin orijinali daha iyidir.
One Love’a Gelince
Tür olarak folk rock kadar indie rock’a da yakın bulunan Michael Kiwanuka’nın aslında şarkılarında muhteşem bir blues harmanı yapabileceği konusundaki düşüncelerim canlı performansını dinlememle perçinlendi. Kaldı ki, bazı parçaları blues gibi okunmaya çok müsait. Şunu çok açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, canlı performansı gerçekten çok başarılı. Sesinin rengi kadar yüksekliğine çok güveniyor. Hem elekto gitar hem de akustik gitar performansında ve parçalarının hem normal hem de akustik okunmasında kesinlikle bir tereddüttü yok. Detone olmadı, parçaları ve sahneyi çok güzel kullandı. Geri vokalleri ve ekibin diğer üyelerini son derece kaliteli isimlerden oluşturmuş. Festivalde headliner olmamasını kalitesine değil popülaritesinin hala en üst seviyede yer almamasına bağlıyorum. Umarım yeni albümünde daha çok blues esintileri görürüz ve yine umarım, daha sık canlı dinleme fırsatı buluruz.