Yener: “Türkiye’de 10-15 yıl daha bayrak rap’in”
Yener Çevik 20 yılı aşkın süredir Türkçe rap’in en üretken isimlerinden biri olmaya devam ediyor. İzmir’de müzik hayatına başlayan Çevik’in şu an dünyanın dört bir yanından hayranları var. Dinleyici kitlesi de en az kendisi kadar renkli. Akademisyenlerden iş insanlarına, mahallesindeki gençlerden punk’lara, onun sözleri her kulağa bir şekilde değiyor. Umut, zorluk, çile, başarı, mutluluk… İşte karşınızda Yener Çevik
Türkçe rap müzik yapmaya nasıl başladınız?
1989’da 10 yaşındayım, TRT’de Fat Boys adındaki diziyi izliyordum, üç siyahi var orada. Benim de yaş günüm gelmişti, abimden bana kasetlerini almasını istedim. O sırada CD yok, kaseti arıyor, bulamıyor. Gidiyor içinde üç siyahi olan bir kaset alıp getiriyor bana, o da Run-DMC. Bunları dinlemeye başlıyorum. Abimin de İngilizcesi çok iyi, bana Türkçe çevirisini yapıyor. Abim baktı ben sevdim ve hala dinliyorum, bana Malcolm X’in kitabını getirdi. Dinlediğin müziğin kaynağı bu. Başka coğrafyalarda bizim gibi dertleri olan insanlar varmış, tamam dedim ben bu müziği dinleyeyim. Böyle devam etti. Gurbetçi kardeşlerimiz geliyor gidiyor, 93’te Bir Yabancının Hayatı parçası geçti King Size Terror’ün, heyecanlandık. Üstüne de rahmetli Boe B’nin albümü geldi Islamic Force. İyice bir şevklendik. Ardından Karakan’ın Defol Dazlak singleı geldi böyle bam bam bam. 95’te Türkiye’ye Cartel’le geldi rap ama ondan evvel gurbetçi kardeşlerimizden ulaşmıştı yapılan işler. Türkçe rap zaten Türkiye’de değil, Almanya’da doğdu. Ben de İslamic Force’un Mesaj albümüyle rap yapmaya başladım. Rahmetli Boe B’nin şarkı sözlerini kağıda yazmıştım, o çalıyordu onunla okumaya başladım. Çok heyecanlandım, “Çünkü Türkçesi var işin” diye düşündüm. 95’te Cartel bam diye patladı. 95 bitimine doğru Liseli Genç parçasını yaptım, Atatürk’ü yaptım, Sokakta Yavaş Yavaş’ı yaptım, giriş yaptık işe.
Bu çalışmaların meyvelerini ne zaman almaya başladınız? Bir yerlerde çıkmak, İzmir’de tanınmaya başlamanız? Her gününüz rap’le mi geçiyordu?
Yok, hayır ben işçi çocuğuyum. İşportacıyım. Haftalık cumartesi veya pazar izin oluyordu. Fuara gidiyorduk. Karşıyaka’da Kareler vardı, orada takılıyorduk. Basmane Fuar kapısının orada mermer vardı, breakdance yapanlar dans ediyordu, biz rap yapıyorduk. Koca piller vardı, paramızı birleştirip pil alıyorduk müzik çalsın diye.
MEKTUPLARLA KURULAN AĞ
Turbo ile nasıl tanıştınız ve Yeraltı Operasyonu’na katıldınız?
Blue Jean dergisi alıyorduk, orada Turbo’nun yaptığı sayfa vardı hiphopçuların buluştuğu. Ona notlar bıraktık. Sağolsun Turbo buldu bizi. Onun sayesinde Türkiye’nin ilk Türkçe rap toplama albümü yapıldı.
O proje sürecinde neler hissettiniz?
Kenar mahalledeyiz biz. Birileri duymuş, Turbo’nun da kulağına gitmiş. Çok heyecanlandık. Basında bu işle uğraşan tek kişiydi, Blue Jean’de sayfası vardı. Ankara’da organizasyon oluyordu, İstanbul’da organizsayon oluyordu paraları birleştirip gidiyorduk konser, graffiti, breakdance için arkadaşların evinde kalıyorduk. İzmir’de organizasyon oluyordu, onlar geliyordu. Ama mektupla haberleşiyorduk hep.
Peki, Yeraltı Operasyonu’ndaki diğer isimlerden Turbo ile tanışmadan önce de haberdar mıydınız?
Yok, Turbo sayesinde tanıştık. Albüm de Turbo sayesinde oldu zaten.
95’te Cartel ile dev bir başarı elde ediliyor, ama sonra devamı gelmiyor. Siz de bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. O büyük başarı sizde bir yük yaratmıyor mu?
Hayır. Biz kendimiz gibi olmak istedik. Cartel’in yakaladığı popülariteyi kimse yakalayamazdı zaten. Cartel’in başarısını bir daha kimse tekrarlayabilir mi, sanmıyorum, inşallah olur böyle bir şey. Cartel benim en büyük efsanemdir. Klibi çıktığında TV karşısında gözümüzü kırpmadan izlerdik. Hala çıksın hala çok heyecanlanırım. Yumurtanın kabuğunu kırıp, kuşun büyüyüp uçma zamanı gibi bir şeydi.
İŞPORTACILIKTAN KAZANILAN PARAYLA KİRALANAN STÜDYOLAR
Müzisyen kimliğinizi oluştururken özel olarak etkilendiğiniz kim vardı?
Benim öğretmenim rahmetli Boe B, bu işte bir tane kral var, o da Boe B, başka yok.
2000’lerde festivallere Türkçe rap yapanlar katılmaya başlıyor, o günler nasıldı?
Onun evveliyatı var. Biz punklarla çıktık. Rashit, Crunch. Punk Emin abimiz vardı, Atlas Pasajı’nda bizi o birleştirdi. Taksim’de Ayhan Işık Sokak’ta Gitar Bar.
Yeraltı Operasyonu’nun çıkışı hayatınızı nasıl etkiledi?
Müzikten zaten para kazanamıyorsunuz. Bir inşaatta çalışıyorduk. İşportacılık yapıyordum. Bir yandan okumaya çalışıyorum. Haftasonu tutunacak dalımız oldu. Öğleden sonra vardiya bittiğinde, Kareler’de oturup breakdance yapanları izlemek bizim huzurumuzdu.
Aileden gelen tepkiler nasıldı?
Yadırgıyorlar tabii. Görmedikleri bir şey. Giyim stiliniz bol. Saçları kazıtıyorsunuz sürekli. Değişik geliyor insanlara. Acayip bakıyorlardı. Ama şarkıları dinlemeye başlayınca kötü şeyler demediğimizi anladılar.
Hayatınızı müzik yaparak kazanma noktasına gelene kadar neler yaşadınız?
Ömrüm boyunca çalıştım, öyle müzik yapabildim. Son 3 yıldır kazanıyorum, Allah bereket versin. Ama öncesine kadar kazanmadım, çalıştığım işlerde kazandığım parayla müzik yaptım. 1 hafta çalışıyorduk, 1 saatlik stüdyo paramız çıkıyordu.
ÖLÜMÜN KIYISINDAN DÖNÜLEN GÜNLER
İstanbul’a geliş gidişler nasıl başladı?
İstanbul’a ilk olarak Turbo sayesinde geldim. Öyle başladı. Tabii işe otobüs garlarında üstümüzü değiştirip gittiğimiz de oluyordu, eve gitmeye vakit yoktu çünkü.
Bu işin olacağını bilmenin sağladığı bir motivasyon mu bu?
Hayır. Mutlu olduğumuz bir şeyi yapmanın motivasyonu var. Daha 3 yıldır kazanıyorum diyorum sana.
Geçirdiğiniz ağır bir trafik kazası var. Öncesinde Yener, sonrasında Yener Çevik olarak devam ediyorsunuz müzik hayatınıza
Kırılma noktası kaza. Bi Siyah Bi Beyaz şarkımda anlatıyorum.
Kişisel bir değerlendirme olacak belki, fakat geçirdiğiniz kaza sonrası yaptığınız müziğin de kalitesi artıyor. Sesin kalitesi, sözün kalitesi, her şeye yansıyor
Evet. Bu iş oluyor artık Allah’a şükür ve Türkçe rap altın çağını yaşıyor. 10-15 yıl daha bayrak Türkçe rapin.
Ezhel mesela Sziget festivalinde sahne aldı
Türkçe rapi en lüks kulübe gittiğinde bile dinliyorsun. Eskiden bizi içeri almayan kulüpler şimdi sahneye çıkmamız için buyur ediyor. Biz bu kulüplerden içeri giremiyorduk, çünkü façamız bozuktu.
OKUMAYA GİREMEDİĞİM OKULA DERS ANLATMAYA GİRDİM
Müzik yaparken nasıl zorluklarla karşılaştınız?
Bizim için zorluk diye değerlendiremem, mutluluğumuz için yaptıklarımız olarak değerlendirebilirim. Bir şeyi varsayarsan var, varsaymazsan yok. Kadın çorabını mikrofona geçiriyorduk ses için, duvarlara karton yumurta viyolü koyuyorduk. İstanbul-Ankara-İzmir arasında kime yeni şarkı gelirse kasede çekip yolluyorduk birbirimize.
Konser ve festivallere ne zaman katılmaya başladınız?
Sene 2000, JB Dance And Techno Festival’e katıldık. Sonra H2000 geldi. Sosyal medya falan yok, babalar gibi festivaller oluyordu ama. H2000 Ömerli Barajı’nın orada olmuştu. Oraya da Turbo çağırdı.
Sizi şaşırtan tepkiler alıyor muydunuz insanlardan?
Fırat Hoca vardı, Fırat Kutluk, profesör. Müzikolog kendisi Dokuz Eylül Üniversitesi’nde. O bana bir ders için ulaştığında çok şaşırmıştım 2000’li yıllarda Türkçe rap ile ilgili araştırma yapıyordu. Okumaya giremediğim okula ders anlatmaya girmiştim Fırat Hoca sayesinde.
Başka şaşırtıcı, mutluluk verici neler yaşadınız?
Bizim oradaki çocuklar ellerine kalem kağıt alıp yazmaya başlamışlar. Evlerine bizim eski zamanlardaki gibi yumurta kolileri boşlarıyla stüdyo kurmuşlar. Bizim orası kenar mahalle, şimdi birisi kırdı ya kabuğu, ona özenmeye başlamışlar. Evime İzmir’e gittiğimde çocuklar yazdıkları şarkıları gelip okuyorlar, bu bana yetiyor zaten. Bu çocuklar kötü çocuklar değil. Rol model alıyorlar beni, o yaptıysa biz de yaparız diyorlar.
Bu noktada projeleriniz var mı? Çocuklarla müzik yapmaya yönelik?
Projeler var da, hepsi maddiyatla ilgili. Destek alamazsak bu işi ancak yazdığım şarkılarla anlatabilirim. Ama diğer türlü arkamızda bir güç olursa, derslik sınıflık, bir yer açılırsa her insana derdini raple anlattırabiliriz, kavgaya şiddete başvurmadan. Breakdance yapar spor, graffiti yapar sanat. Bu çocukların özgüvenini arttırabiliriz, kendisini ifade edebilmesini sağlayabiliriz. Çünkü hiphop umut dalıdır, tutunacak daldır. Zamanında İstanbul Bilgi Üniversitesi ders veriyorduk, atölye vardı. Sonra Sulukule’de atölye açıldı, orada birkaç derse katıldık. Ama sonra kapandı o derslikler. Alibeyköy’de santralİstanbul’da veriyorduk. Sonra Sulukule’ye taşındı, orada verdik. Sulukule’de Tahribad-ı İsyan var kardeşlerim, onlar bayrağı aldı götürüyor. Şimdi onlar kendi bilgi birikimlerini aktarıyorlar Sulukule’de. Ama ciddi anlamda güzel bir destek verilmesi gerekiyor ki biz bu insanlara bir şeyler anlatabilelim.
Siz diğer rap müzisyenlerine verdiğiniz destekle de dikkat çekiyorsunuz. Tanınmayan isimleri bulup çıkartıp “Bakın bu da iyi” deme tarafınız var. Hayranlarınız da bu davranışınıza “Yener Abi söylüyorsa iyidir” şeklinde bir yaklaşımları mevcut.
Evet, güzel iş yapıyorlar çünkü. Janset diye bir kardeşim var İngiltere’de rap yapıyor, Türk. Kız makineli tüfek gibi rap yapıyor. İran’dan bir rapçi kardeşimiz geldi Adnan adında Hiphop is Back’te, insanlar söylesinler. İran’da rap yapamıyor.
ANAAKIM MEDYAYA MUHTAÇ DEĞİLİZ
Yurtdışı konserleriniz nasıl geçiyor?
Türkler geliyor. Çok iyi tepkiler alıyorum. Gurbetçilerden çok destek var her zaman. İlk Kreuzberg’e konsere gittiğimde acayip heyecanlanmıştım, çünkü Türkçe rapin doğduğu yere gitmiştim. Türkçe rap yapan herkesin gitmesi lazım, çünkü orada doğdu. Orada gezerken ki hazzımı anlatamam.
Türkçe rap yükseliş trendinde. Bundan sonra nasıl ilerler sizce?
Artık müzik piyasasında Türkçe rap var. Her tarafta biliniyor. Reklamından tut dizisine kadar her yerde var. Türkçe rapi kabul ettiler. Anaakım medya da kabul etti. Artık mutluyum, altın devrini yaşıyor ve daha da yaşamaya devam edecek, oldu çünkü artık.
İnternetin katkısını nasıl değerlendiririsiniz?
Biz internetten yürüyen bir müzik türüyüz. Biz her şeyi kendimiz yapıyoruz. Anaakım medyaya da muhtaç değiliz. Yayımlamazsanız yayımlamayın.
Müzik sektöründeki dijitalleşme sizi nasıl etkiliyor rap müzisyeni olarak?
Hiçbir yapımcının yanında olmayacağım ben. Kendi işimi kendim yapacağım.
Maddi olarak da katkısı var?
Maddi kısmı var ayrıca size şunu şöyle yap, böyle yap diye direktif veren de yok. Kendi istediğiniz gibi yapabiliyorsunuz.
Plak şirketleriyle geçmişteki ilişkinizi düşünürseniz, günümüzde nasıl hissediyorsunuz?
Yıllarca hakkımızı sömürtmüşüz, yaşasın dijital. Kanımızı emmişler yıllarca, bizim haberimiz yok. Biz paralarımızı biriktirip işlerimizi yaptık, hepsini plak şirketleri kazandı, biz bir şey kazanmadık. Şimdi tamamen özgürüz.
Dinleyicileriniz diğer rapçilerin hayranlarından şu noktada ayrılıyor, sizin takipçileriniz tutkulu, fanatik. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Çok değişik bir kitleye hitap etmeye başladım. Rap dinlemiyorlar. Benden önce DJ çıkıyor mesela, herkes duruyor. Ben çıkıyorum her şey değişiyor. Diyorlar zaten “Biz Yener Çevik dinlemeye geldik”. Bazen şaşırıyorsun.
“Ben Çin’e gidiyorum konser vermeye” deseniz yola dökülüp yürüyüp gelecekler.
Gelirler.
POPÜLER KÜLTÜR BİZİ İÇİNE ALAMAZ
Nasıl oluştu bu topluluk?
Ben çıktığım yerde başta bir helallik alırım. Kimisinin parası var, kimisinin yok. Kimisi biriktirip geldi belki. O çocuk bana parasını helal etmeli. Çünkü ben orada müzik yapıyorum, o çocuk müzik dinlemeye geliyor. Ben orada iyi bir performans sergilemiyorsam, başta onun helalliğini almak zorundayım. İkincisi o kardeşlerim, fan falan demiyorum, çünkü hayranlık sadece Allah’a olur bana göre. İnsan insana hayran olamaz. Sever, sayar, ama hayranlık olamaz. Hepsine kardeşim gözüyle baktığım için onlar da abisi olarak görüyorlar. Bir de ben her taraftayım, sokaktayım, her yerdeyim. Kim isterse gelsin fotoğraf çektirsin, konuşsun. Çünkü istediğiniz kadar paranız olsun, en pahalı lüks mağazada alamayacağınız şey sevgi ve saygı. Hazır bunu da Allah size nasip etmişken, almamak ayıp olur.
Bilet parasını harçlığını biriktirip alanlar kadar, üst gelir grubundan da dinleyicileriniz var.
Geçen çok lüks bir yerde sahne aldım. Şaşırdım. Benim şarkılarım burada çalacak diye. Dinleyicilerin hepsi beni dinlemeye gelmişti. Mekan full. Bahçesi yetmedi, localar bistrolar falan. 12 şişe şampanya patladı bana, kendimi İbrahim Tatlıses gibi hissettim, dedim ne oluyor? Ömrümde ilk defa geldi böyle bir şey başıma, o yüzden anlatıyorum.
Kenar mahalleleri, sokakları da anlatıyorsunuz. Bir derdiniz var sonuçta. Lüks bir gece kulübünde konser vermenizi düşünürsek mesela, popüler kültüre adapte olduğunuz iddiasına nasıl yaklaşırsınız?
Adapte mi olduk sizce? Biz hala aynı insanlarız. Popüler kültüre adapte olmadık, popüler kültür bizim varlığımızı fark etti.
Popüler kültür Türkçe rap’i içine alıp dejenere edebilir mi?
Bizi içine alamaz. Bizi ancak kabul edebilir.
SIFIR BİR İLE GURUR DUYUYORUZ
Undergrounddan bu noktaya nasıl gelindi?
Bizi dinleyen çocuklar küçüktü, hepsi büyüdü iş sahibi oldu, güzel yerlere geldiler. Kimse sevdiğini bırakmadı. Şimdi o çocuklar geliyor. Patlama o çocukların büyümesiyle oldu.
Dinleyici profilinizde değişim görüyor musunuz? Yeni katılanlar mesela?
Çok değişik yerlere gidiyor. Akademisyenler dinlemeye başladı. İş dünyasından dinleyicilerim var. Bir tane dinleyici kardeşim var genetik alanında profesör. Laboratuvarında da beni çalıyor. Mesela doçent doktor Elif Hoca –Elif İskender-. O da dinliyor.
Dizilerde parçalarınızı kullanmak için teklif geliyor mu?
Geçen sene Adı Efsane dizisine verdim parça. Bu sene Sıfır Bir’e verdim.
Sıfır Bir’in dizi müzikleri ağırlıklı olarak rap zaten, özel bir ilgiyi hak ediyor…
Sıfır Bir ile gurur duyuyoruz. Onlar da hayallerinin, umutlarının peşinden gitti. Ve çok güzel iş yapıyorlar.