« Senin aklını almaya geldim, yıldızların arkasındakileri sana göstermek için. Seni şiddete yönlendiren negatif dalgaları bir tarafa bırak ve bizim adımlarımızı takip et, işte o zaman içindeki yaratıcı kişiyi keşfedeceksin… »

Afrika Bambataa

Rap diye adlandırdığımız müzik türü aslında hip-hop kültürünün doğurduğu bir müzik dalıdır. Hip-hop kültürü ise « Zulu Nation » tarafından ortaya çıkartılmış ve birçok sokak sanatının bir çatı altında buluşmasını temsilidir. Bu uluslararası örgütün amacı hip-hop sayesinde sokaklardaki şiddeti engellemek ve alternatif yönlerle, yani sanat aracılığıyla, insanların kendilerini ifade etmelerini sağlamaktır. Bu örgütün kurucusu Afrika Bambataa, New York’un en sıkıntılı mahallelerinden birinde, yani South Bronx’ta dünyaya gelmiştir. Ve geçmişinde, « gang » diye adlandırdığımız, bir mahalle çetesinin liderliğini yapmıştır. Bir gün bu davada, bir yakın arkadaşını kaybeder ve o gün hayatını değiştirmeye karar verir. Bu olaydan sonra, Afrika Bambataa şiddete karşı savaş vermeye söz verir kendisine ve bu yönde, 1973 yılında, Zulu Nation örgütünü kurar. Bu yeni akım, Amerikalı gençleri mest etmeyi başarmıştır ve 1980’li yıllarda Avrupa’ya kadar gelmiştir. Ortaya çıkan ilk ünlü rap grubu, 1979 yılında Rapper’s Delight parçası ile popülerliği zirve yapan The Sugarhill Gang grubudur. Ondan sonraki yıllar Grandmaster Flash gibi gruplarda bu yeni akımın bir parçası olmayı başarmışlardır.

Zulu Nation

Ortaya çıkan ilk Amerikan rapçileri Fransa’ya 1982 yılında konser vermeye gelirler. Rap’in bu kadar ünlü bir müzik türü olmasını tetikleyen isimler oradalardı, Afrika Bambataa gibi, Mr.Freeze veya Futura 2000 gibi. Bu konserler, Fransa’nin ghettolarında büyümüş gençlere bir umut ışığı olmuştur.  Artık rap sayesinde onlarda ifade özgürlügüne sahip olabileceklerdi. Bu akım sayesinde, Kool Shen, Joey Star, Mc Solaar, Assassin, Tonton David, Saïsaï ve Dee Nasty gibi isimler ortaya çıkmaya başarmışlardır.

Fransız sosyolog Hugues Bazin’ya göre, bir rapçi kelimelerin efendisi gibidir ve kendisine saygı duyulmasını hak eder, çünkü o halka, barış ve birlik mesajları verir. Bu nedenle « Master of Ceremony » ünvanını taşıması bir hak gibi görünür. Rapçi için, rap bir silahtır, ama negatif anlamda değil, aslında tamamen karşıtı, o pozitif bir silahtır. Hatta Hugues Bazın’ya göre, bazı rap parçaları politikacıların konuşmalarına taş çıkarabilecek türdendir. Rap ezilen halklar için adanmış bir müzik türüdür, onlarında artık söz sahibi olabilmeleri için ortaya çıkmıştır. Bir rapçinin görevi gerçekleri halka aktarmaktır, insanları karanlıktan çıkartıp, aydınlığa yönlendirmektir. Bu müzik ne dil ne din nede milliyet tanır, herkesi birleştirebilen bir güce sahiptir.

Rap, Fransa’ya « underground » bir şekilde ayak basmıştır. Tercüme edersek, « yer altı rap’i» anlamına geliyor, yani kapitalizmin ona daha ulaşamadığı zamanları temsil ediyor. Underground rapçinin bir geçerliliği olması için, parçalarının devrimci bir yapıya sahip olması gerekiyordu. Bu nedenle rapçiler, Fransız devleti tarafından yapılan haksızlıkları, ghettolardaki kötü yaşam şartlarını dile getirirlerdi. En ünlü parçalardan biri NTM grubu tarafından yazılmış  « Police » parçasıdır. Bu parça Fransız devletinin polisine karşı yazılmıştır. Fransa’da ghettoların ortaya çıkmasının nedeni, Fransız devletinin, kendi ülkesini savaş sonrası, tekrardan inşa edilebilmesi için çağırdığı göçmenleri zor şartlarda yaşatıp, onları ötekileştirerek Fransız halkından uzak bir yaşamı empoze etmesidir. Bu haksızlık içeren durum, gençlerin içinde büyük bir hırsa neden olmuştur ve sık sık polisle karşı karşıya gelmesini tetiklemiştir. Ama hip-hop başta pasifist bir akım olarak dünyaya geldiği için, rapçiler, bu kini kâğıda dökmeye tercih etmişlerdir. Bu Fransız devletinin hiç hoşuna gitmedi tabii ki. Bu nedenle, bazı rapçilere karşı davalar açılmıştır. Müzikler sansürlenmek, anlamları çarpıtılmak istenmiştir. Ve en son rap, elit kesimler tarafından, küçük düşürülmeye çalışılmıştır. Fakat Müzik endüstrileri bu çok sevilen müzik türünü es geçemezlerdi, bu nedenle devrimci rap’i, endüstriyel bir rap’e çevirmeyi adeta bir hedef haline getirmişlerdi ve nitekim oldu…

Sonuç, bugün Fransa’da tamamen « ticari bir rap » dünyası kurulmuştur. Artık, rap parçaları sadece kapitalizme hizmet eden birer sistem aracı olmuşlardır. Bu 1990 yıllarının ortasında başlayarak, bugünlere kadar bir çığ gibi büyüyerek gelmiştir. Fransız rapçilerinin arasında, tabii ki underground rap’in değerlerine sahip çıkanlar hâla var, fakat medyaların öne sürdükler rap tarzı, kadınların eşyalaştırıldığı, paranın öne çıkarıldığı parçalardır. Çünkü sistemin işine gelen budur.

Yazımı ünlü Amerikalı sosyolog Howard Becker’in, Outsiders kitabından bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum.

« Jazz müzisyeni sevdiğini çalar fakat ticari yönde müzik yapan müzisyen sadece dinleyicilerini tatmin etmek ister […] İmkansız olan bir şey vardır, oda hem dinleyicileri tatmin etmek hem de kendisiyle dürüst olmaktır ».

Derya Uygun