Sessizliğin Cezası

Comments (0) Sessizlik

Ben bu sessizliği kıran her ismi kısa yazımda anamam, çünkü bu işe emek veren çok fazla insan var. İzninizle birinden bahsetmek istiyorum, umarım ilerleyen zamanlarda daha fazlasını anlatabilirim. O isim çoğunuzun aklına gelmiştir: Ceza. Yani “Cartel 1 numara en büyük / Cehennemden çıkan çılgın Türk” diye ortalığı kasıp kavurduğu sırada henüz 18 yaşında olan Üsküdarlı yetenek.

Bundan 56 yıl önce 30 Ekim 1961’de Türkiye ile Almanya arasında “İşgücü Alımı Anlaşması” imzalanmış ve 450 Türkiye vatandaşından oluşan ilk grubun gurbet serüveni başlamıştı. Bugün Almanya’da 3 jenerasyondan oluşan, İbni Haldun’un “Coğrafya kaderdir” tespitinden yola çıkarsak, kaderi hem Anadolu’da hem de Almanya’da çizilen 3 milyon Türk yaşıyor. Almanya, Türkiye, gurbet kelimelerinin aynı cümlede kullanılmasına alışığız. Hemen arkasından gelen Türk asıllı Alman bakan/sporcu/iş insanı/sanatçı ve benzerlerine de… Oradan buraya gelen, buradan oraya giden bir sürü değere de…

Gurbetçi misafirleri olanların 80 ve 90’lı yıllarda özellikle yaz aylarında muhakkak bir rapçi ya da graffitici ya da b-boy/b-girl kuzeni ile geçirdiği tatillerden anıları vardır. Benim gibi çocukluğunun büyük kısmı 90’lara denk gelen kesimdenseniz şu an gözünüzün önünden geçenleri tahmin edebiliyorum. O yılların müzikal anlamda zihninizde canlandırdıklarına biraz daha dikkatle yoğunlaşırsanız, zevkiniz ne olursa olsun Cartel’in şarkıları da kulaklarınızda çınlıyordur.

Kadim uygarlıkların üzerine kurulu topraklarda yaşadığımız için oldukça zengin bir müzikal tarihe sahibiz. Fakat bir radyo istasyonu kurup, her yılı Türkçe şarkılarla doldurmak istesek Türkçe rap kısımlarında derin bir sessizlik olurdu. Bu demek değil ki Türkçe rap müzik yapan yoktu, ama 90’lı yılları başlangıç olarak alırsak çoğu yıl sessiz, bazı yıllar da derin bir sessizlik içinde geçerdi. Önceki yıllardan bahsetmiyorum bile.

İLK KIPIRTILAR

Kıpırtılar yok muydu? Evet, sadece kıpırtılar vardı. Beşiktaş’ın şu an Vodafone Park adıyla tekrar inşa ettiği, eskiden İnönü Stadı ismiyle kullanılan yerde Cartel’in verdiği ünlü konser ve 1995-96’daki canlılık bir kıvılcımdı. 90’ların sonuyla birlikte, Cartel gibi toplama bir oluşumdan tarzları çok farklı isim ve gruplar ortaya çıkmaya başladı. Kimi hala müzik yapmaya devam eden Türkçe rap müzisyenleri böylece piyasanın temellerini attı.

Ben bu sessizliği kıran her ismi kısa yazımda anamam, çünkü bu işe emek veren çok fazla insan var. İzninizle birinden bahsetmek istiyorum, umarım ilerleyen zamanlarda daha fazlasını anlatabilirim. O isim çoğunuzun aklına gelmiştir: Ceza. Yani “Cartel 1 numara en büyük / Cehennemden çıkan çılgın Türk” diye ortalığı kasıp kavurduğu sırada henüz 18 yaşında olan Üsküdarlı yetenek.

ALAY ETMEKTEN SAYGI DUYMAYA

İnsanların, “He rap müzik mi hani şu a a ye ye” diye elleriyle tuhaf hareketler yapıp, yüzlerde müstehzi bir ifadeyle Almanya’daki amcasının oğlundan, Hollanda’daki dayısının kızından bahsederek “Onlar da böyle dans ediyorlar” hareketleriyle breakdance’ı anlatmaya çalıştığı yıllar…

Sessizlikte hareketlenip ses çıkararak, çok etkili olmasa da “Burada bir şey var” dedirtebilirsiniz, fakat imkansızlıklar içinde o sessizliği kırıp “Artık burada bu sesi de duyacaksınız” demek bambaşka şeylerdir. Meslek lisesinden mezun olup elektrik işçiliği yaparken, değil rap şarkılar kaydedecek stüdyo, bilgisayar programlarına bile ulaşım neredeyse yokken, sağdan soldan toplanan plaklarla değirmene su taşıyarak onu çalıştırmak, bir de üstüne sıfırdan değirmen inşa etmek, gençler aracılığıyla evlere girip ebeveynlere belki de o güne kadar benzerlerini bile hiç duymadıkları ezgiler dinletmek, o sessizliği unutturmak…

BU GÜRÜLTÜ İYİ OLDU

Evet, bir sürü insanın bunda emeği var. O yıllarda duvarlara graffiti çizdiği için terörle mücadeleden yargılananlar, bugün belediyeler tarafından “Buraları da renklendirir misiniz” sıcaklığıyla ağırlanıyor. Sokakta breakdance yaptığı için dayak yiyenler şimdi reklamlarda, festivallerde boy gösteriyor. Müzik marketlerde, internetteki platformlarda Türkçe rap kategorisi varsa işte o ilk emekleyenlerin emeği hatırlanıyor.

Ben özellikle Ceza’yı andım. Sezen Aksu’yla şarkı yaptığında da, Mercan Dede’yle konser verdiğinde de, Vinnie Paz ile takıldığında da, televizyonda klipleri döndüğünde de, dergilere kapak olduğunda da, Youtube’da milyonlarca kere izlendiğinde de aklımda hep “Bu kadar çabalamasaydı sırasıyla walkmanim, sonra discmanim, sonra mp3 çalarımda sessizlik olacaktı” düşüncesi beliriyor. Yine Jedi Mind Tricks, Cypress Hill, Eminem, Wu Tang, Dr Dre, Lunatic, Arsenik, IAM ve daha nicelerini dinlerdik, ama az önce de dedim ya, iş Türkçeye gelince bir sessizlik olurdu. Bu sessizliği bitirenlere, bir de çocukluğuma denk geldiği için Ceza ile arkadaşlarına özellikle teşekkür ediyorum.

Bu arada, başta demem gerekirdi, merhaba!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir