Radiohead ve Thom Yorke’un müzik dünyasındaki etkilerini anlatmaya ne hacet! Sadece müzikal anlamda da değil üstelik, onun kurumlarını da etkileyecek bir kapasiteden bahsediyorum.
Birçok düzeyde bu ikilinin, müzisyenler üzerindeki etkileri mevcut, bunu da anlatmaya ne hacet! Sadece bazıları çok baskın, bazıları daha ince dokunuşlarla. Hepsi bu! İnce dokunuşlara aşinayız da, bu etkiler çok baskın olduğunda, bir şaşırmıyoruz da değil. Geçtiğimiz günlerde Josin’i dinlerken, aslında listemde çok sayıda “aşırı Radiohead etkileri” içeren grup/müzisyen olduğunu fark ettim. Bu grupların Spotify’da dinlenme oranlarının düşüklüğünü görünce ise oldukça da şaşırdım açıkçası. Sonrasında en iyisi bu grupları ben bir yazayım dedim.
Josin
Opera sanatçısı Alman Baba’dan ve Koreli Anne’den doğan Josin, geçtiğimiz yıllarda çıkardığı debut albümü hiç ses getirmeyenlerden. Ancak günümüz dünyasında bu gibi durumlara artık aşina olduğumuz da gün gibi açık. Bugün çoğu iyi müzisyen kendini ifade etme sıkıntısı yaşarken, diplerde kalıyor.
Josin de diplerde kalan iyi müzisyenlerden bir tanesi. Kendisinin müziğini tarif etmek gerekirse Thom Yorke’un yan projeleri ve Radiohead’in Amnesiac döneminin çok baskın bir şekilde hissedildiğini söyleyebilirim. Bunun yanı sıra, nasıl bir ses aralığı varsa Josin’in, ortaya koyduğu eserlerde “Bu Thom değil mi abi?” derken buluyorsunuz kendinizi. Sakin elektronik altyapılarla alternatif bir Thom Yorke sesi arayanlar için Josin hiç kuşkusuz doğru bir adreslerden biri.
Zola Blood
Zola Blood 2014 yılında kurulan bir grup. Gariptir ki; grubun spotify istatistiklerine göre en çok dinlediği üçüncü şehir olarak İstanbul görünüyor. Ancak grubu bunca zaman maalesef İstanbul’da dinleme fırsatı edinemedik.
Zola Blood, Josin kadar diplerde kalan bir proje değil. Grup ilk EP’sini 2014 yılında çıkarmış. 2016 yılında ise “Infinite Games” adlı ilk albümlerini çıkarıyor. Özellikle Radiohead’in In Rainbows döneminin halet-i ruhiyesini andıran bu albüm, gerek vokalin Thom Yorke ağdalı vokalleri gerekse de güçlü elektronik altyapılarıyla ön plana çıkıyor. Atmosferik bir müzik arayanlar için Zola Blood oldukça ideal. Bir de Radiohead Türkiye’ye gelmiyorsa, en azından Zola Blood’ı Türkiye’de dinleyebiliriz. Bence oldukça uygun.
Kiev
Muhtemelen artık hayatta olmayan bir grup Kiev çünkü kısa bir araştırmaya grup hakkında hiçbir bilgiye erişemedim. Sadece Wikipedia’da grubun adıyla ironik bir şekilde Amerika çıkışlı olduğunu öğrendim. Bundan sonrasını onlar düşünsün! Ben elimden geleni yaptım.
Kiev de Radiohead’in izinde yürüyen gruplardan. Elektronik altyapılardan ziyade, enstrüman seslerinin daha baskın olduğu Kiev, Radiohead’in Amnesiac dönemini andırıyor. Kuşkusuz bu andırışta, metronom daha hızlı, rock tınıları ise biraz daha baskın. Grubun müziğinde klavye soloları ve saksafon kullanımı da mevcut. Özellikle saksafon grubun melodik yanını öne çıkarmış, ve oldukça da iyi bir hava kattığını söyleyebilirim.
Gariptir, artık hayatta olmayan bu grubun da en çok dinlediği 5. şehir de İstanbul. Bu duruma en az onlar kadar şaşıran bir kişi varsa, kuşkusuz o da benim.
The Envy Corps
Iowa’dan bu yazıya arz-ı endam eden The Envy Corps, Radiohead’in daha çok OK Computer dönemini andırmakta. Biraz antemik, yer yer New Order’ın ritmik hassasiyetlerine, yer yerse 90’ların shoegaze işlerine andıran sound’u ile farklılaşan grubun müziğine, fake Thom Yorke gırtlağı eklediğimizde ortaya çıkan iş The Envy Corps oluyor.
Diğer gruplar kadar baskın olmasa da Radiohead’in müziğinin etkilerinin baskın şekilde hissedildiği The Envy Corps alternatif rock sahnesinde farklı sesler arayanlar için oldukça ideal bir grup