Pozitif organizasyonuyla 17 Ekim – 27 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek 29. Akbank Caz Festivali’nin eksiksiz programı geçtiğimiz hafta düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Bu yıl da her yıl olduğu gibi konserlere ek olarak atölyeler, söyleşiler, Kampüste Caz, Liselerde Caz etkinlikleri festivale renk getiriyor olacak. On bir gün sürecek festival, birbirinden farklı temalarla 36 mekanda 130’dan fazla sanatçıyla 35 konsere ev sahipliği yapacak. Bu yıla Caz Odada ve Caz Mutfakta adlı iki yeni konsept ekleyen Akbank Caz Festivali ekibi, şehrin her tarafına yayılarak birbirinden farklı etkinliklerle dinleyicilere geniş seçenekler ve dolu dolu bir festival deneyimi sunuyor.
Uzun süredir “Şehrin Caz Hâli” sloganını kullanan Akbank Caz Festivali, bu yıl bu sloganın hakkını vererek İstanbul’un iki yakasında Akbank Sanat, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Babylon, Zorlu PSM, Nardis Jazz Club, BOVA, Caddebostan Kültür Merkezi, Moda Sahnesi, The Badau, Tamirane Akasya, Zuhal Concept, Avusturya Başkonsolosluğu, Soho House ve Feriye gibi çeşitli mekanlara yayılıyor.
Festivalde yer alacak isimler arasında Art Ensemble of Chicago, Yonathan Avishai Trio, Mats Eilertsen Trio, Jakob Bro Trio, Charles Lloyd Sky Trio, James Carter Organ Trio, Bugge Wesseltoft & Erkan Oğur & Friends, B’R ŞEYLER EKS’K, Mehmet Uluğ Gecesi: İ.M.C. Trio, Kerem Görsev Trio ve KOKOROKO yer alıyor. Modern İngiliz sahnesinin genç ve önemli isimlerinden Alfa Mist ve Maisha’yı da -sonunda- İstanbul’da dinlemek mümkün olacak. Festivalin tüm programına link üzerinden erişim sağlanabilir.
Festivale dair ilk öğrendiklerimiz, ECM Records’ın 50. yıl kutlamalarının festivaldeki temalardan biri olacağı ve İstanbul’a gelecek ECM sanatçılarıydı. Bu haber oldukça şaşkınlık ve heyecan yaratmıştı. Naçizane, Türkiye’de adı duyulduğunda herkesin oturuşunu bir düzeltip gerildiği “çağdaş”, “modern” kelimelerinin, dünyada en büyük temsilcilerinden biri olan ve 1969’dan bu yana caz, klasik ve dünya müziğinde çağdaş sahnenin en önemli isimlerinden çoğunu çatısı altında toplayan Edition of Contemporary Music gibi bir plak şirketinin, Türkiye’de bir festivalde bu şekilde kutlanacak olması oldukça cesur ve ilerici bir hamleydi. Maddi kaygılar, talepsizlik, bilinçsizlik ve biraz da sabit fikirlilik dolayısıyla yalnıza pop caz ya da ana akım caz icra eden, yahut cazla ilgilenme iddiasında dahi bulunmayan fakat büyük kitlelerce müziği tüketilen sanatçıların isimlerinin büyük puntolarla caz festivali posterlerine yazıldığı günümüzde, bu temanın kullanılması ilerici ve takdir edilesiydi. Türkiye için küçük, caz sahnesi için uzun süredir yapılması gereken fakat sevindirici bir adım olduğunu düşünüyorum.
Bu kadar övdüğümüz ECM Records’ın önemi, tüm gerici müzikal düşünceler ve eleştirilere rağmen yeniliği ve çeşitliliği hedefleyen felsefesinde yatıyor. Özellikle modern sahnenin kilit isimleri, müziğin ilerici güçleri, sisteme direnenler, otoritelere karşı gelenler, kural tanımayanlar, sınırlamaları kabul etmeyenler, özgürlük ve yeniliğe ömrünü adamış müzisyenlerin yer aldığı bir sanatçı listesi düşünün. Yaptıkları işlerle tepki alanlardan her yaptığı iş sorgusuz sualsiz kabul edilenlere, gencinden efsanesine, yeni türlere kapı açanlardan var olanı mükemmelleştirenlere geniş bir yelpazesi var ECM’in.
ECM Records, elli yıldır kataloğundaki 1,600’den fazla albümle çağdaş sahnenin en önemli temsilcilerinden olmuş bir marka. Dünya piyasasında yer alan yayın ve plak şirketlerinin genel durumun aksine çalışmalarının hiçbirini gelişigüzel, maddiyat odaklı ya da samimiyetsiz bir şekilde yapmıyor. ECM etiketiyle çıkan çalışmaların, minimalist ve yüksek kaliteli kapak tasarımlarından, temsil ettikleri özgün müziğin arkasındaki konsepte kadar en ince detayının dahi ne kadar bütüncül, estetik ve düşünceli bir görüşten çıktığını görebiliyorsunuz. Şirket, kendisini “the most beautiful sound next to silence” (sessizliğin bitişiğindeki en güzel ses) olarak tanımlıyor. Çıkan her özgün albümün ardında, ECM’in kurucusu, klasik eğitimden çıkmış basçı ve yapımcı Manfred Eicher‘in imzası var. Eicher, ECM’deki çalışmalarıyla 20. yüzyılın son 30 yılında Avrupa’da post-bop caz sahnesini şekillendiren ve etkileyen ileri görüşlü figür olarak biliniyor. Tek bir düşüncesi varmış tüm bunları yaparken; beğendiği müziği ve başarılı bulduğu müzisyenleri bir araya getirerek onların bulundukları zamandaki etkileşimini kaydetmek ve bunu bilmeyen insanlarla paylaşmak. Yıllar içinde türleri, ırkları, kültürleri ve kıtaları aşarak ileri görüşlü müzisyenler için kapsayıcı bir markaya dönüşen ECM’in ana felsefesi bu minimalist görüşte yatıyor aslında. Bu minimalist görüş, elli koca yıl çağdaş müzikte bir devrime öncülük ediyor.
Örnek olarak, ECM’de adını gördüğümüz sanatçılardan birkaçı şöyle: Aaron Parks, Art Ensemble of Chicago, Arve Henriksen, Bill Frisell, Charles Lloyd, Charlie Haden, Chick Corea, Chris Potter, Dave Holland, Dave Liebman, David Liebman, David Virelles, Don Cherry, Eivind Aarset, Jack DeJohnette, Jan Garbarek, Joe Lovano, John Abercrombie, John Cage, Keith Jarrett, Lee Konitz, Mark Turner, Mathias Eick, Meredith Monk, Paolo Fresu, Pat Metheny, Shai Maestro, Steve Kuhn, Steve Reich, Terje Rypdal, Tigran Hamasyan, Tomasz Stańko, Tord Gustavsen, Vijay Iyer, Zakir Hussain… Ne kadar önemli olduklarını anlatmak için her biri adına bir yazı yazmalı elbet, şimdilik onu seri hâlinde ECM’i blog tarafına taşıyan Akbank Sanat’a bırakalım, biz de zamanla katkıda bulunuruz.
Ortada böyle gerçeklik varken, ECM Records’ın kuruluşunun 50. yılını kutlayan ve onu festivale taşıyan Akbank Caz Festivali ve Pozitif ekibinin, naçizane, ne kadar önemli bir girişimde bulunduğunun üstüne basa basa belirtmek gerektiğini düşünüyorum.
Bu kadar dolu ve insanı seçim yaparken arada bırakan bir festival programı görmeyeli de uzun zaman olmuştu. Yalnızca konserlerle değil farklı etkinliklerle de tam bir festival deneyimi sunacak olan 29. Akbank Caz Festivali’ni iple çekerken konserde dinleyeceğimiz isimlerden oluşan bir çalma listesiyle veda edelim. Orada görüşür müyüz?
Çok güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık..