Folk ve rock’n roll’dan aldığı ilhamla etkisini Norveç dışında da hissettirmeye başlayan Frokedal ile konuştuk. Hayata ve müziğine dair sorularımızı cevapladı.
60’lar ya da 70’lerde Norveç’te müzik sahnesi nasıldı?
Frokedal: 60’ların sonlarında Norveç caz müziği uluslararası çapta bir beğeni kazanmıştı. Bu dönemde Norveççe liriklere sahip güçlü bir folk sahnesi vardı. Popüler müzik ise yükselişteydi: 60’ların başında genç gruplar genellikle The Shadows cover’lıyordu- ya da o sound’a öykünüyorlardı. Şarkıların lirikleri genelde Norveççeydi, ancak rock müziğin yavaşça daha popülerleşmesiyle lirikler de İngilizce’ye dönüştü.
Frokedal’in müziğini bizlere nasıl anlatırsınız? Türk dinleyiciler için birkaç tüyo belki…
Geleneksel müzik, 60’lar folk müziği ve biraz da rock’n roll’dan ilham alan melodik ve minimalistik pop şarkıları diyebilirim
Harry’s Gym dağıldıktan sonra artık kendi yolunuzdasınız. Müzik yapma biçiminizde neler değişti?
Bence en büyük değişiklik soundda yaşandı. Harrys Gym, fulldrumkit ile programlanmış 2 synth setine bağlıydı, ben ise çift gitar amfisiyle çalıyordum. Bu biraz “daha fazlası” fikrinin çevremizde yayılması gibiydi. Her şeyin çok belirgin ve üretilmiş olmasından rahatsızlık duyuyordum. Solo projemde, şarkıların özüne odaklanmak ve etrafına daha ez şey koymak istedim. Her yerde çalabileceğimiz pop şarkılar yazdım. Bir kitleyle iletişim kurmak için ekipmanlara fazla bağlı kalmak istemedim. Sonuç olarak kayıtları geleneksel müzik sahneden iki keman, bir klavye ve bir perküsyonistin iki ayrı vurmalıyı –Velvet Underground türü- çaldığı bir düzende kurguladım.
“TÜM KARARLARI VERMEK BANA KALDI”
Sizi değişime ne itmişti ki?
Kendimi geleneksel müzik sahnesinden görmüyorum, fakat hobilerim arasında arkadaşlarımla Nordik ülkelerinden geleneksel müzik ve ABD’den cajun/eski zaman şarkılarını çalmak vardı. Ee tabii, bu da benim beste üretim süreçlerime fazlasıyla ilham vermeye başladı. Zaten Harrys Gymdağıldığında, uzun bir süredir kendi başıma folk etkileşimli şarkılar yapmayı düşünüyordum. Ve bunu yapmak için bir anda doğru bir nedene sahip oldum.
İlk solo albümünüz “Hold On Dreamer”ı kaydederken kendinizi nasıl hissediyordunuz peki?
Aslında yapımı oldukça kolay bir albümdü. Grupta fikirlerim için çok çaba harcıyordum. Bir anda tüm kararları vermek bana kalmıştı. Çevremdeki diğer insanların fikirlerinden halen etkilenebilirim diye çok endişelendim. Bu yüzden de, yol boyunca kimselerin önerisine danışmak istemedim. Albümü tek başıma ürettim diyebilirim aslına bakılırsa. Kayıt sürecinde kendim için bazı kurallar belirledim, böylelikle stüdyoda ‘kaybolmayacaktım’: Her şarkıda birkaç etkin ses kullan. Temel unsurları stüdyoda kaydet, böylelikle çok kusursuz olmayacak. Eğer bir şeyleri eksik hissediyorsan, müziğe yeni katmanlar eklemekten ziyade bir şeyleri kaldırmayı dene.
ŞARKILARDAKİ FOLK DUYGUSU
“Hold On Dreamer”; indie pop, folk rock ve elektronik seslerin kesişiminde bir albüm olarak dursa da, albüm çoğunlukla ilgisini folk rock’a veriyor. Kayıt süreçlerinde albüm sound’u nasıl şekillenmişti?
Şarkıların ana kısımları (beat’lerden oluşan Kid & Eclipse haricinde) stüdyoda hücum kayıt olarak kaydedildi. Melodiler için viyolonseli kilit bir enstrüman olarak kullandık. Bunun yanı sıra, akorlar ve eklenen ritimler albümün folk tarafı için oldukça önemliydi sanırım. Albümün daha “rock” ve biraz da çiğ bir ifadeye sahip olduğunu diyebilirim çünkü stüdyodaki arkadaşlarım geleneksel müzisyenler, onlar müziği kulağa hoş gelecek şekilde çalmazlar. Aynı zamanda davul setini sadece bir snare’e ve floor tom’a indirgemenin bir sonucu olarak, şarkılara folk duygusu kabilesel basitliğiyle eklenmiş oldu.
Jimmy Robertson ile “Hold on Dreamer” ı mixing sürecinde çalıştınız. Neden albümde mix mühendisi olarak Jimmy ile çalışmayı seçtiniz?
Jimmy ile diğer projelerimde zaten çalışmıştım. Jimmy beni stüdyoda evde hissettiren ilk mühendisti. Müzik hakkında insanlarla iletişime geçmek zor olabilir. Kimileri stüdyoda kendini metaforik terimlerle ifade ederken, kimileri ise her şeyi teknik terimler üzerinden ifade etmeyi seçer. Jimmy bu dillerin ikisini de anlayabiliyor. Bunun yanı sıra, o da benim gibi benzer zevk ve sezgilere sahipti. Kısacası onunla çalışmak oldukça kolay ve değerli benim için, ve elbette ki Jimmy müziğimi daha iyi bir noktaya götürüyor.
AZ KAYGILI İNSANLARIN ETKİSİ
“Hold on Dreamer”ın sound’u çok ruhani geliyor. Bu, Eclipse, Demented Times ve Cherry Trees gibi şarkılarda hissedilebiliyor. Bu şarkılar “karanlık tarafını” yansıtıyor diyebilir miyiz?
Sanırım melankolik tarafımı temsil eden şarkılar konusunda haklısın. Hold On Dreamer’da, elimden geldiğince kendimi serbest bıraktım: Karşılaştığımız problemleri çözmekten ziyade, mutlulukları kutlama eğilimi de diyebilirim. Fakat albüm de umutlu, en azından umutlu olmaya çalışıyor. “Demented Times” kendinden tamamen zıt bir kişiye olan hayranlığı anlatıyor misal. Az kaygılanan ve gittiği yerlerde mutluluk arayan insanlar bana daha etkileyici geliyor.
İlk solo albümünüz hakkında dinleyici tepkileri nasıldı peki?
Birkaç kişi “Hold On Dreamer”ı zor günlerinde bir arada olmalarını sağlayan bir tür yapıştırıcı olarak gördüğünü söylemişti. Nefes alabilmek için bir şarkıyı ya da albümü seçme duygusunu fazlasıyla biliyorum, dinleyiciyken en önemli deneyimlerim de hep bu şekilde oldu. Bu muhtemelen birisinin müziğim hakkında söylediği en hoş şey olsa gerek. Bazısı elektrik gitarları sevdiğini fakat keman seslerini bulmanın zor olduğunu, bazıları albümde bass seslerin neredeyse hiç olmamasına şaşırdığını belirtti. Fakat yaptığınız müziği köklü olarak değiştirdiğinizde alacağınız tepkiler bunlar olur sanırım.
60’lar sizin için ne anlama geliyor?
60’lar beat müziği, folk sahnesi, muhteşem besteler ve dans eden hippilerii. 70’ler bize glamrock’ı, bazı mükemmel synthesizer’ları ve favori albümüm John Cale’in Paris 1919’unu verdi
Birçok eleştirmen vokalinizi Nico ya da Joni Mitchell gibi 60’ların ve 70’lerin kült kadın şarkıcılarına benzetiyor. Buna katılıyor musunuz?
İkisi de muhteşem şarkıcılar, dolayısıyla bu yakıştırmaları büyük bir iltifat olarak kabul ediyorum. Aslına bakarsan, ben vokalimi Nico ya da Joni’ye pek yakın görmüyorum, fakat vokalim ortalarında bir yerde de olabilir.
“Believe” adlı single’nı yeni çıkardınız. Bu şarkıda, diğer çalışmalarına kıyasla daha fazla elektronik aranjmanlar var gibi. Yeni şarkılar da böyle mi olacak?
Yeni albümün ruh hali ve enerjisi daha çeşitli. Daha fazla öfke, daha fazla umut var. Birkaç şarkıdaki davul seti dışında, grup halen aynı isimler ve enstrümanlardan oluşuyor. Fakat “Hold on Dreamer”ı yaptıktan sonra keşfetmek istediğim yoğunluğa sahip birkaç fuzz gitarlı “rock” şarkı da var.
Röportajın İngilizcesi için link‘e tıklayabilirsiniz.