Sanatçılardan Kınama Bildirisi

Comments (0) Genel, Güncel

Geçtiğimiz günlerde Ankara, Çubuk’ta Şehit cenazesi sırasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yapılan  linç girişimi nedeniyle içerisinde birçok değerli müzisyen, oyuncu ve yazarın bulunduğu bir grup sanatçı bir kınama bildirisi kaleme aldı. Bildiride Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerini ileten sanatçılar; ötekileştirici ve ayrıştırıcı dilin ülke siyasetinden uzak kalarak, özellikle ülke siyasi ikliminin birleştirici bir üslupta olması gerektiğini vurguladılar.

Bildirinin tam metni;

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na Ankara’nın Çubuk ilçesinde katıldığı şehit cenazesinde gerçekleştirilen linç girişimi, kutuplaştırma siyasetinin ve nefret dilinin toplumdaki yansımasını ve son derece tehlikeli sonuçlarını bir kez daha ortaya sermiştir.

Bu saldırı göstermiştir ki; ayrışmaların sorumsuzca körüklenmesi, ülkemizi, geçmişte yaşadığımız ve yaralarını henüz saramadığımız toplumsal acılarla her an karşı karşıya bırakabilir.

Saldırının failleri, azmettiricileri ve varsa görevini yapmayan tüm yetkililerden derhal hukuk önünde sürdürülen bu utanç verici gerilim sona erdirilmelidir.

Huzur ve barış içerisinde yaşayabileceğimize dair umudumuzu kaybetmediğimiz ülkemizin, içine sürüklendiği kutuplaşma ve gerilim ikliminden bir an evvel çıkması gerekmektedir.

Bu çerçevede biz aşağıda imzası bulunan yurttaşlar, Sayın Kılıçdaroğlu ve heyetine geçmiş olsun dileklerimizi sunuyor, tüm yetkilileri şiddeti besleyen ötekileştirici söylemlerden uzak, birleştirici ve sorumlu bir dil kullanmaya davet ediyoruz.

Bildiri metnine imza atan sanatçılar;

Read article

Bizon Murat belgeseli 2019’da izleyiciyle buluşacak.

Comments (0) Genel

İstanbul’da underground müziğin güçlü kalelerinden Siya Siyabend, grubun ve solistleri Bizon Murat’ın hikayesinin anlatıldığı belgesel film ile geri dönüyor. 1996 senesinde kurulan grup kendisini “doğaçlamaya dayalı bir öykü bilimcilik eylemi” olarak tanımlarken, yola çıktığı günden itibaren bağımsız bir şekilde müzik üretmeye devam ediyor.

Siya Siyabend’i en son, Fatih Akın’ın Crossing the Bridge (2005) adlı belgeselinde beyaz perdede görmüştük. Aynı yıllarda hazırlıklarına başlanan “Bizon Murat” adlı belgeselin yapımcılığını ise Cennetten de Garip Film üstleniyor. Şimdiye kadar iki teaser yayınlayan yapım ekibinin instagram hesabından açıkladığı üzere; belgesel 2019 yılı içerisinde seyirciyle buluşacak. Siya Siyabend’in eski konser ve turne görüntülerinin yer aldığı çalışmada Jehan Barbur, Ozan Kotra, Çağatay Kadı, Kenan Bilgiç gibi isimlerle yapılan röportajlara da yer verilecek.

İstanbul sokaklarında gözümüzün ve kulağımızın arar olduğu Siya Siyabend ile daha çok karşılaşmak dileğiyle…

İlk teaserı izlemek için;

Hala izlemeyenlere tavsiye niteliğinde;

 

Read article

Damon Albarn: “Müzik Daha Politik Olmalı”

Comments (0) Dünyadan, Genel

Blur, Gorillaz ve The Good, The Bad & The Queen gruplarının kurucusu İngiliz müzisyen Damon Albarn, The Good, The Bad & The Queen’in geçtiğimiz kasım ayında çıkan Merrie Land albümü üzerine konuştuğu bir röportajında albümün siyasi referanslar barındırmasını vurguladı.

Çalkantılı Brexit tartışmalarının peşinden yazılan albümün 2016 Brexit referandumuna dair yansımalar sunduğunu söyleyen Albarn, kendisinin gösterdiği bu tutumun diğer müzisyenler tarafından da yapılması gerektiğini ve müziğin siyasi bir tutum içermesinin önemini vurguladı. Böyle bir tutum içerilmemesini ise üzücü olduğunu ifade etti.

Politik kaygı güdülmeyen müzik için “selfie” müzik tanımlamasını yapan Damon Albarn, 2015 yılında da bir başka röportajında benzer görüşleri ortaya koymuştu. Albarn, 4 yıl önceki röportajında müzisyenleri etraflarında olup bitenlerden bahsetmedikleri, yavanlıkları için eleştirmiş ve dönemi selfie jenerasyonu olarak nitelendirmişti.

O zamandan bu zamana gerçekten pek de bir şeyin değiştiği söylenemez. Ayrıca anlıyoruz ki dünyanın hangi köşesine giderseniz gidin selfie müzik yapanlarla karşılaşmak mümkün. Albarn’ın eleştirdiği müzisyenler çok da uzağımızda değil.

Read article

ANT: Geçmiş ve Gelecek bir arada

Comments (0) Albüm, Bizim Sahneler, Genel

Ilgaz Fakıoğlu ile sevgili dostlarımın projesi olan YARIMADA vesilesiyle tanışma fırsatı bulmuştum. YARIMADA şimdilik ara verse de, kendisi gerek solo projesiyle gerekse de yeni projesi ANT ile müzikal yolculuğuna devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Ayhan Asar ile yeni projesi ANT’dan ilk single’ını çıkardı. Single CES Yapım etiketiyle dinleyicilerle paylaşıldı.

ANT öncelikle bize ne vaat ediyor? Bu soruya cevap vermek, hele sadece single ile cevap vermek oldukça zor, ancak yine de bir takım ipuçları bu single’da saklı olduğunu düşünüyorum. Kendileri ANT’ın yolunu deneysel elektronikten beslenen, fakat aynı zamanda gitarın düşük tonda yer aldığı bir müzik olarak tanımlıyorlar.

İlk single “Ben” bu formülün oldukça belirgin olduğu bir parça olarak değerlendirilebilir. Elektronik sesin ambient ve oldukça minimal bir formda olduğu parça, Ayhan’ın yer yer rap vokalleriyle desteklenmiş.  Dolayısıyla şarkının genel formatının karanlık ve minimal bir yaklaşımı barındırdığı fazlasıyla gerçek. Özellikle bestenin sonunda yer alan “geleneksel”  gitar solosu şarkının akışına oldukça iyi yakışmış. Ancak benim gibi IDM severler için özellikle elektronik altyapıların biraz daha komplike olsa, daha mı iyi olur acaba demekten kendimi alamadım. Bu benim oldukça kişisel yorumum. Kuşkusuz bu yorumu sadece ANT için değil, çoğu yerli proje için saklı tuttuğumu da ayrıca belirtmek isterim.

İlk single “Ben” ile ANT bize vasat üstü bir başlangıç sunuyor ve gelecek adına iyi sinyaller veriyor. Dolayısıyla önümüzdeki maçları beklemekten başka bir şey kalmıyor gün sonunda

Read article

Pink Floyd’un iki emektar üyesi 8 yıl sonra ilk kez birlikte çaldı.

Comments (0) Dünyadan, Genel

Müziğin modern dedelerini yani Pink Floyd’u en son Hyde Park’ta tam kadro izlemiştik. O gün müzik severler olarak tarihi bir ana tanıklık etmiştik. O an’a televizyondan tanıklık etsek bile, buna Baudrillard bir şeyler diyor ama hiç oraya girmeyelim şimdi, binlerce kişi Hyde Park’ta Live 8 kapsamında Syd Barret’sız tam kadro Pink Floyd ekibine eşlik etmişti.

Pink Floyd’un iki emektar üyesi perşembe gecesi 8 yıl sonra ilk kez birlikte çaldı. Nick Mason’un kurduğu Saucerful of Secrets grubunun New York’taki konserinde sürpriz yaparak sahneye çıkan Roger Waters, “Set The Controls For the Heart of the Sun”u söyledi. Yine o anlara eşlik edemesek de, yine ekranlar üzerinden o anlara ulaşabiliyoruz. O anlar için sizi aşağıya doğru bırakıyoruz.

Read article

Deniz Taşar’ın “Onu Ona Ona Onu” Klibinin Lansmanı Yapıldı!

Comments (0) Albüm, Bizim Sahneler, Genel, Güncel, Konser, Kritikler, Röportajlar

5 Nisan’da Deniz TaşarOnu Ona Ona Onu‘ adlı yeni teklisini paylaştı dünyayla. Tuşlu ve synthlerde Adem Gülşen, bas gitarda Şentürk Öztaş ve davulda Ekin Cengizkan yer alıyor. Nefeslilerde ise Şenova Ülker, Halil İbrahim Işık, Taşkın Akarsu ve Ertan Şahin eşlik etmiş.

18 Nisan Perşembe günü, yani dün ise klibin lansmanı yapıldı Bant Mag. Havuz / Bina’da. Deniz’i birkaç dakikalığına sevgi kalabalığından kenara çekip bir iki cümle almak istedim 4:otuzüç için. Kısa ama çok sevimli bir sohbetimiz oldu.

Çok uzun bir süreç sonucu hayata getirilen bir parça olduğunu söyledi Deniz Onu Ona Ona Onu için.

“Yolculuk gibi oldu tüm bu süreç. Klipte de onu tekrar etmeye çalıştık. Ekim’de başlamışız buluşmalara, Mart’a kadar sürdü. Mevsimler değişiyor arka planda, bitkiler değişiyor. O aslında biraz da benim iç dünyamın değişimini yansıtıyor.”

Ve bir senelik bir emek sonucunda çıkıyor tekli ortaya. Aylarca uğraşmış bu klip için yönetmen Melih Kun.

Klipte kullanılan resimler babasına aitmiş. Duvardaki çizim ise Deniz’in.

“Babamla özel bir sergimiz olsun istiyordum hep. Onu ölümsüzleştirmiş, gerçekleştirmiş olduk. O sebeple çok özel benim için.”

Yeni albüm kayıtlarına yazın başlamayı planlıyorlarmış, olabilecek her türlü aksamayı da göz önünde bulundurarak. 2019 bitmeden, kışa doğru da albümü paylaşmayı umuyormuş Deniz. Bestelerin hepsi orijinal, bazıları Deniz’e özel, bazıları da kolektif şekilde ortaya çıkmış olacakmış. O çok boyutluluktan da çok keyif aldığını belirtiyor kalabalık çalışmalar gerçekleştirerek.

“Bu parça gibi uzun hikayeli parçalar da var; daha kısa, başka taraflarımı gösterdiğim, enerjik parçalar da. Değişik vokaller denemek istiyorum, enstrümantal parçalar olacak. Çok da vokal albümü gibi olmayacak. Kendi alanımda bir eser çıksın istiyorum ortaya.”

Kapanma süreci bekliyormuş şimdi Deniz’i. Bir süre konser açısından rahat görünüyor, sonraki sezona ise tam gaz başlamayı hedefliyor. Onu Ona Ona Onu’yu çalmanın iddialı olduğunu belirtiyor fakat hayalinde kalabalık bir ekiple büyük bir konser vermek olduğunu söylüyor. Sonrası belirsiz.

Bu akşam Yeldeğirmeni Sanat’ta çok farklı bir repertuvar ve ekiple konseri var. Saksafonda Engin Recepoğulları, piyanoda Kaan Bıyıkoğlu ve basta Ozan Musluoğlu ile. İlk defa Yeldeğirmeni’nde konseri olacak. Sonrası için şimdilik konser görünmüyor. İlgililerine duyrulur!

Read article

Apple Music Sen mi Büyüksün, Spotify mı?

Comments (0) Genel

The Wall Street Journal haberine göre Amerika’daki ücretli olarak Apple Music kullanan üye sayısı Spotify kullanıcısına göre daha fazla. Azılı rakiplerinden biri olan Spotify’ı geçen Apple Music bu farkı 2019 yılı başlarında açmaya başladı. Amerika’da şubat ayında Apple Music 28 milyon Premium üyeye sahipken Spotify 26 milyonda kaldı.

Her ne kadar Apple Music, Amerika’da Spotify’ı geçse de, küresel çapta Spotify’ın yükselişi devam etmekte.

Yeni Premium üye kazanma savaşında da Apple Music Spotify’a göre daha hızlı. Yine de bu hesaba deneme sürümünü ve ücretsiz olarak uygulamaları kullanan üyeler eklendiğinde Spotify toplamda daha fazla üyeye sahip. Şubat 2018’de The Wall Street Journal tahmini ise şöyleydi; Apple Music Spotify’ı eninde sonunda geçecek ama Spotify’ın Hulu ve Showtime paketleri sunması Amerika’da lider konumda kalmasını bir süre daha sağlayacak. Apple Music ise Spotify gibi video stream platformlarından biriyle henüz ortaklık kurmadı.

Müzik endüstrisinin işleyişini tamamen değiştiren dijital müzik platformları arasındaki rekabet gün geçtikçe artıyor. Bu rekabette en büyük iki rakip Apple ve Spotify olsa da arkalarından gelen Tidal gibi platformları da göz ardı etmemek gerek. Bakalım ilerleyen günlerde müzik platformları cephesinde nelere tanık olacağız.

 

Read article

2019 Pulitzer Müzik Ödülü Aretha Franklin’ e Armağan Edildi.

Comments (0) Genel

ABD’nin edebiyat, müzik ve kültür alanındaki en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen Pulitzer Ödülleri her yıl Nisan ayında sahiplerini buluyor.  Bu sene ise müzik dalında; Amerikan müzik ve kültürüne yaptığı 50 yılın üzerindeki katkısı nedeniyle “Special Citation” ödülü Aretha Franklin’ e verildi. Aynı özel ödülü daha önce Bob Dylan, John Coltrane, Duke Ellington gibi isimler almıştı. Bu anlamda ödülün geçtiğimiz senelerin aksine ilk kez bir soul sanatçısına verilmesi Pulitzer tarihinde bir ilk oldu.

Pulitzer ödülleri sahiplerini buldu.

Trajik ölümünün ardından, çok sayıda sevenin katıldığı bir törenle veda ettiğimiz Aretha Franklin profesyonel müzik yolculuğuna 60’lı yıllarda Atlantic Records ile çıkmıştı. R&B, Soul listelerinin her zaman zirvesinde olan 18 Grammy Ödüllü kraliçe, müzik yaşamı süresince önemli bir ikon oldu. 2018 yılında pankreas kanseri nedeniyle Detroit’ de hayatını kaybeden sanatçı son yolculuğuna ise görkemli bir şekilde uğurlanmıştı.

Link üzerinden bu anları hatırlamak mümkün. 

https://www.bbc.com/news/entertainment-arts-45371670

Read article

ODTÜ’de Son Durum: #ŞenlikBizimdir!

Comments (0) Genel

 

ODTÜ Uluslararası Bahar Şenliği’nin rektörlük tarafından iptal edilme kararı sonrası özellikle müzik dünyasında uzun süredir görmediğimiz bir birliktelik havası hâkim oldu. Sosyal medyadan rektörlüğün ekonomik durumlar nedeniyle iptal ettiği şenliğe tepkiler yağarken müzik dünyasının çeşitli paydaşları konu üzerine birlik çağrısında bulundu. Sayısı gün geçtikçe artan, müzisyenlerden tiyatroculara birçok sanatçı gerekli desteği sağlayacakları, herhangi bir şey talep etmeksizin katılım gösterecekleri yönünde açıklama yaparak herkesi aynı yönde davranmaya davet etmişti.

Sanatçılardan gelen destekle şenliğin gerçekleşeceğinin belirtilmesine rağmen Devrim Stadyumu’nun dahil edilmemesi üzerine çağrılar devam etti. Bugün gerçekleştirilen toplantı sonucunda Devrim Stadyumu da alındı, ODTÜ 33. Bahar Şenliği’ne ve şenlik, stadına kavuşmuş oldu!

Peki sosyal medyadaki bu dayanışma ruhunu harekete geçiren neydi?

Yıllardır şenliğin organizasyonundan sorumlu öğrenci topluluğu UGT (Uluslararası Gençlik Topluluğu) 15 Şubat tarihinde  şenlik için çalışmalara başlamıştı. 8 Nisan’da şenlik için kullanılacak çoğu alan için yönetimle uzlaşma sağlandı. Ancak 24 saat geçmeden topluluğa ve tüm okula gönderilen bir mailde üzerinde anlaşmaya varılan çoğu alanın iptal edildiği ve sadece Kültür ve Kongre Merkezi salonları ve otoparkının kullanılabileceği duyuruldu. Ne şenliği düzenleyen topluluğun, ne de ODTÜ öğrencilerinin böyle bir kısıtlamayı kabul etmesi mümkün değildi.

Duyuru ardından UGT’nin sosyal medya üzerinden yaptığı şenliğe sahip çıkma çağrısı çığ gibi büyüdü. Rektörlük tarafından yapılan “mevcut teknik ve idari olanakları ile gerçekleştirilmesi mümkün değil” açıklaması sonrası sanatçılardan politikacılara birçok önemli isim ve oluşum tarafından bu işin yapılması için gerekli her türlü desteğin karşılıksız verileceği belirtildi ve sosyal medyadan gelen tepkiler ve destek çağrıları büyüyerek devam etmekte.

Olayın bu denli büyümesi ardından Rektörlük tarafından “Sanatçılardan gelen destekle şenliğin gerçekleşeceği” duyurusu yapıldı. Fakat Devrim Stadyumu şenlik için verilmemişti. “Devrim’siz şenlik olmaz!” diyen öğrenciler 16 Nisan günü Rektörlük binası önünde toplanmak için yaptıkları çağrıyı devam ettirdiler. Rektör yardımcılarıyla gerçekleştirilen toplantı sonrası 17 Nisan saat 17:00’de rektör ile tekrar bir toplantı yapılması kararı alındı. Bunun üzerine ODTÜ mensubu herkes saat 16.30’da Rektörlük önünde dayanışmaya çağrıldı.

Bugün 17:00 için verilen randevunun 12:15’e çekilmesi ve bunun bir saat kala haber verilmesine rağmen yüzlerce öğrenci Rektörlük önünde toplandı. Sloganlar ve traktörleriyle sonucu bekleyen öğrencilerden haber geldi.

Sonuç: #ŞenlikBizimdir!

ODTÜ 2019 Bahar Şenliği, rektörlüğün ODTÜlülerin tüm isteklerini kabul etmesi üzerine gerçekleşecek, şenlik planlandığı gibi Devrim Stadyumu’nda yapılacak.

 

Hasret kaldığımız bu dayanışma ortamında, sosyal medyada birçok değerli ve konunun mizahi yönünün ön plana çıktığı paylaşımlar yapıldı. Bu paylaşımları, orantısız ODTÜ zekası olarak sizler için derlemek istedik. Elbette eksiğimiz ya da eksiklerimiz vardır, eksik kaldığımız içerikler için affola.

 

Devrimci Odtülüler

 

Kara delikten sevgiler.

 

Yok artık David.

 

Sevgiliden mesaj bekler gibi James’den cevap bekledik.

 

 

Read article

Bu müzik de ne ola? Bankalar Caddesi’nden Caz Sesleri Geliyor!

Comments (0) Genel, Röportajlar

Hep filmlerde izlerdik, soğuk bir akşamda paltosuna sarılmış, bir mekandan başka bir mekana topuklularıyla koşuşturan bir kadın. Kapıyı açtığında konuşmalara karışan müzik sokağa yayılıyor, arkadaşlarıyla uzaktan selamlaşıyor, paltosunu vestiyere bırakıyor, hemen masaya gidiyor, içkiler söyleniyor, arkada harika bir canlı müzik… Çoğu zaman “jazz cats” dediğimiz keyifli ve enerjik müzisyenler, cayır cayır caz çalıyorlar.

Bunun bir benzerinin hayalini kuruyordum birkaç yıldır. Yaşadığım şehirde her sokaktan ayrı müzik sesi gelsin, bir mekana gideyim, tanıdıklarla sohbet edeyim. Biraz orada takılayım, sonra diğer mekandaki bir başka konsere yetişeyim; günlerin yorgunluğunu konserlerle, tanıdıklarla atayım, güzel müziğe doyayım.

5 Nisan Cuma akşamı Nardis’e uğrayıp bir süre Aydın Kahya’yı dinledikten sonra yokuştan koşa koşa yeni gözde mekanımız Social Jazz Bar’a Cem Tuncer Quartet’i dinlemeye inerken dışarı verilen müziği duyunca “Oh yahu” dedim, “tam da bundan bahsediyordum!”

Bankalar Caddesi’nde, Purl Hotel’in giriş kısmına (eski Nublu dersem bilenler çıkacaktır) açılan Social Jazz Bar, yeni yılın ardından 3 Ocak’ta hediye gibi gelmiş oldu aramıza. İlk aylar bir türlü gitmeye fırsat bulamadığım mekanda sürekli gördüğüm ve çok sevdiğim bir müzisyen neler olup bittiğine dair iyice merakımı uyandırınca kendisiyle şöyle bir sohbet edelim dedik.

Ozan Musluoğlu

İşletmesini ve ortaklığını Kuartet Advertising’den Korkut Bayraktar ile Sevil Günsal’ın üstlendiği Social Jazz Bar’ın müzikal direktörlüğünü Türkiye’nin önde gelen müzisyenlerinden kontrbas sanatçısı, basçı ve besteci Ozan Musluoğlu yapıyor. Tabii kendisinin Social’a katkıları bundan çok daha fazlası. Korkut Bey ile arkadaşlıkları çok eskiye dayanan Ozan’dan Social’ın hikayesini dinledim.

Ortak bir fotoğrafçı arkadaşları sayesinde tanışan ikili hem Kuartet aracılığıyla hem de ortak hobileri dolayısıyla bir sürü iş yapmışlar geçmişte. Ozan’ın 2012 yılında çıkardığı ve Türkiye’nin en iyi piyanistlerinden on iki tanesinin yer aldığı My Best Friends Are Pianists adlı albümüne sponsorluk ayarlayan isimmiş Korkut Bayraktar. Korkut Bey Aralık ayında eski Nublu’nun yerine bir mekan açılacağını söyleyerek ziyaret edip fikir vermesini istemiş kendisinden. “Cazcıya böyle bir şey sorulursa caz kulüp yapar” dedi gülerek.

“Harika bir caz kulüp olur diye düşündüm fakat ufak bir değişiklik yapılmalıydı. Alt kat düşünülüyordu mekan için; oysa bizim kulübün insanların göreceği bir yerde olması gerekiyordu ve sahnenin konumu ona göre ayarlanmalıydı. Aynı zamanda içeride çalınan müziğin dışarı verilmesi çok önemliydi. Güzel menüsü var, mutfağı çok iyi. Bir de güzel müzik eklenince her şey tamamlanacaktı.”

Müzikal direktörlüğünü yapan isim Ozan Musluoğlu olunca güzel müziğin garantisini de almış oluyorsunuz zaten.

Metropol hayatının yoruculuğuna, şehrin yoğunluğundan bunalmış insanlara nefes alabilecekleri bir alternatif sunarken, müzisyenlere de ek bir sahne kazandırmak istenmiş Social Jazz Bar ile.

“Yeni nesilden çok fazla müzisyen yetişiyor ve kulüpler artık yetmiyor. Özellikle yeni seslere yer verilmesi güçleşiyor böylece. Müzisyenlere fazladan bir sahne sunmak istedik. Hem var olan, çok sevdiğimiz müzisyen arkadaşlarımızın yer alması, hem de sesini duyurmak isteyen genç müzisyenler için Social bir başka alternatif olmuş oldu.”

Haftanın üç günü canlı müzikle başlayan mekan, takvimi dört güne çıkarttı yakın zamanda. Artık her Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi canlı performanslar var. Hafta sonu için genelde daha R&B, soul, funk, beat ağırlıklı müziğe yer vermeyi tercih ediyorlar.

“İstanbul’da zor hayatlar sürdürüyoruz, sürekli trafikle mücadele ediyoruz, bir yerden bir yere koşturmacalar hiç bitmiyor. İnsanlara biraz farklı bir ortam sunabilmek, enerji düşüklüğünü alabilmek açısından iyi olacağını düşündük” diyor programın bu şekilde tercih edilmesi hakkında.

Tüm müzikal kurgusunu Ozan hallediyor mekanın, sahne alacak müzisyenlerle kendisi iletişim kuruyor yahut ona gidiliyor booking için. Bu işin kolektif ilerleyen bir sistem olduğunu da belirtiyor kendisine mekanlardaki sanatçı seçimlerini sorduğumda.

 

Social Jazz Bar

“Müzisyen ve mekan sahibi bu yükü birlikte göğüslemeli bu sektöre hizmet ediyorlarsa. Daha birlikte, kolektif hareket edilmeli. Kendi müziğini yapmakta, buna diretmekte hiçbir sakınca yok. Ki buna da sonsuz destek. Fakat mekan sahibi açısından düşünerek sahip olunan kitleyi oraya çekebilmek gerekiyor sonraki iş imkanları açısından. Boş geçen geceden sonra tarih vermediği oluyor mekan sahiplerinin, karşılıklı yürüyen bir sistem.”

Konserler ve mekanların çeşitliliği açısından umutlu olduğunu belirtirken bir duruma daha değindi Ozan; tüm müzisyenlerin ve işletmecilerin yakındığı ortak bir durum olması sebebiyle burada da altını çizerek yer vermeli:

“22 milyon insanın yaşadığı bir şehirde 50 kişilik mekan dolmuyor. Konserlere neden gitmiyorsunuz? İnsanlarla konuşuyorum birileri sahne alacağı zaman, ‘Yok abi, Youtube’dan izliyorum zaten’ yanıtını aldığım çok oldu. Türkiye’de ne yazık ki ağır aksak gidiyor bu işler. Birileri konserleri takip ediyor fakat çok az bir kitleden bahsediyoruz. Elbet öz bir kitle, bazen çok az kişiyle inanılmaz mutlu olunabiliyor sahnede. Müziğini, seni anlayan insanlar; takdir ediyor, saygıyla dinliyor ve keyif alıyorlar. Fakat bu YouTube ve evde oturma zihniyetinden çıkmak gerekiyor artık.”

Korkut Bayraktar, Sevil Günsal ve Ozan Musluoğlu/ Social Jazz Bar

Social Jazz Bar yeni bir soluk oldu hepimize, Karaköy’ün aşağı taraflarına da ses gelmiş, gidip sevdiğimiz insanları dinleyebileceğimiz fazladan bir yer kazandırmış oldu. Farklı türlere destek verdiğini ve katı bir “Caz dediğin…” tavrıyla gidilmediğini görmenin sevinci bir yana (bu konuda Ozan ile birlikte Korkut Bey ve Sevil Hanım’a da teşekkür etmeli) ilerisi için yapılan planlar oldukça heyecan verici. Bolca gidiniz, bolca destek olunuz yerli müzisyenlere ve en kaliteli şekilde bizleri onlarla bir araya getirmeye çalışan işletmeci ve mekan sahiplerine. Birkaç ay geç de olsa hayırlı cazlar, bol kazançlar diyelim!

 

 

Read article